Otizmli Çocuklarda Beslenme

Otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklarda bazı ortak semptomlarla karşılaşılır. Bunlar tekrarlanan hareketler ve sosyal iletişimde zayıflık olarak görülebilir. Otizmin gelişmesine neden olan durumlar arasında gen ekspresyonundaki kalıtsal farklılıklar, merkezi sinir ve bağışıklık sisteminde meydana gelen fizyolojik süreçlerdeki değişimler vardır.
Çocukların bu tekrarlayıcı hareketleri sürdürmek istemeleri, beslenme söz konusu olduğunda aynı besinleri tüketmek; takıntılı yeme durumunu ve yeni yiyeceklere karşı red oluşmasını kolaylaştırır. Buna bağlı olarak vitamin-mineral eksiklikleri, sindirim problemleri, bozulmuş bir mikrobiyotayla karşılaşılabilmektedir.
Otizmde Karşılaşılan Fizyolojik Problemler
Otizmli çocuklarda yeterince çalışma yapılmamış; buna bağlı olarak kanıt ve tek bir geçerli beslenme protokolü bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalarda gözlemlenen durumlar şu şekildedir: Bağışıklık sistemi ve protein sentezlerinden sorumlu enzimlerin ve amino asitlerin eksikliği sonucu antioksidan kapasitesinin düşmesi ve vücudun oksidatif strese daha açık bir hale gelmesidir. Bunlara örnek olarak glutatyon, sistin ve S-adenozil metiyonin sentezinin eksikliği, dipeptidil peptidaz-4 enzim aktivasyon azlığı verilebilir. Düşük mitokondriyal fonksiyona sahip olunması ve yine her otizmli bireyde karşılaşılmasa da üzerinde durulan geçirgen bağırsak sendromu da görülebilen durumlar arasında yer almaktadır.
Son zamanlarda otizmli çocuklarda mikrobiyota-beyin arasında kurulan dinamik pek çok makalenin konusu haline gelmiştir. Geçirgen bağırsak sendromunda da bu dinamik gözlemlenmektedir. Normal bir bireyde sindirim sisteminden atılan metabolitlerin bağırsakların geçirgenliğinden dolayı kan yoluyla beyin damarlarından geçip beyinde birikmesine, beyin fonksiyonlarının etkilenmesine ve buna bağlı olarak otizm semptomlarının artmasına neden olabileceği belirtilmiştir. Ayrıca çocukların yetersiz beslenme düzenleri ve seçici yeme alışkanlıkları, bağırsak mikrobiyotasındaki probiyotik sayısının azalmasına neden olabilmektedir.
Öne Çıkan Diyet Uygulamaları
Çeşitli eliminasyon diyet prosedürleri uygulansa da her çocuk için verilebilecek bir diyet modeli geliştirilememiştir. Vitamin-mineral ve probiyotik takviyeleri, ketojenik diyet ve glütensiz-kazeinsiz diyet modelleri en çok kullanılan yöntemlerdir.
Glutensiz-kazeinsiz diyet modelinde, glüten ve kazeinin sindirim esnasında bağırsakta çökmesiyle oluşan opioid peptidlerin otizm semptomlarını artırdığı vurgulanan bir hipotez öne sürülmüş; bu peptidlerin kan-beyin bariyerinde birikmesiyle semptomlarda artış gözlemlenmiştir. Bunun üzerine yapılan araştırmalarda, glütensiz-kazeinsiz diyet sistemiyle beslenen çocuklarda, bu diyeti uygulamayan çocuklara kıyasla semptomlarda azalma ve gaz, diyare ya da kabızlık gibi gastrointestinal sistem rahatsızlıklarının da azaldığı belirtilmiştir.
Ketojenik diyet modeline bakıldığında, epilepsi tedavisinde geçirilen nöbetlerin sıklığını ve şiddetini azaltmak için kullanıldığı; %25 oranında otizmli bireyin epilepsi nöbeti de geçirdiği ama otizmin direkt epilepsiyle ilişkisinin net olmadığı vurgulanmıştır. Glikoz mekanizmasındaki bir bozukluğun otizmle bağlantısı olduğu, NAD ve NADH eksikliğine neden olduğu ve mitokondrinin işlevine destek olması amacıyla karbonhidrat miktarının düşürüldüğü bu diyet modeli oluşturulmuştur.
Karbonhidrat üzerine yapılan bir diyet olan karbonhidratla beslenen bakterilerin azaltılmasını amaçlayan “spesifik karbonhidrat diyeti” polisakkaritleri ve yüksek ozmotik basınçlı bileşikleri diyetten çıkarır.
Feingold diyetinde ise Ben Feingold tarafından yapay tatların, salisilat ve renklendiricilerin hiperaktiviteye neden olduğu öne sürülmüştür. Araştırmada hiperaktivite üzerine olumlu veriler olsa da diyet özelinde laboratuvar sonuçlarında belirli bir farklılık görülmemiştir.
Otizm için uygulanan bir başka diyet protokolü ise düşük FODMAP diyetidir. Fermente edilmiş oligo-, di-, monosakkarit ve polioller, sakkaritlerin fermentasyonu sonucu oluşan bileşiklerdir. Tüketildiğinde bağırsaklarda sindirim problemlerine ve gaza neden olabilmekte; hali hazırda sindirim problemi olabilen otizmli çocuklarda bu ürünleri diyetten elimine etmenin daha iyi sonuçlarla karşılanacağı öne sürülmüştür.
Takviyeler
Otizmli çocukların yetersiz beslenmesi, A, B kompleks grubu, antioksidan aktivitesi yüksek olan C ve E vitaminlerinin azlığının yaşanmasına neden olmaktadır. Beyin gelişiminin desteklenmesi için B12 vitamini ve omega 3 alımı önemlidir. Çinko değerleri de bazı otizmli çocuklarda düşük bulunmuştur. Probiyotik takviyesi ise bağırsaklardaki sorunları azaltmaya yönelik değerlendirilmektedir.
Semptomların azaltılmasına yönelik deve sütü takviyesi de kullanılmaktadır. İnek sütü gibi alerjik değildir çünkü içerisinde beta laktoglobulin ve beta kazein bulundurmaz. Çocuklarda yapılan araştırmada olumlu sonuçlar elde edilirken, hayvan deneylerinde ise oksidatif stresin ve otizm davranışlarının azalmasında çeşitli veriler elde edilmiştir.
Öte yandan, bu diyet sistemlerinin mikrobiyota üzerine etkileri hakkında da farklı sonuçlar elde edilmiştir. Örneğin, glütensiz diyet uygulamasının sağlıklı bireyler üzerindeki etkisi gözlemlendiğinde Clostridium oranlarını azaltırken aynı zamanda yararlı bakterilerden Bifidobacterium ve Lactobacillus’un azalmasına da neden olduğu belirtilmiştir. Ayrıca patojen bir bakteri olan ve sindirim problemlerini tetikleyen Escherichia coli ve Enterobacteriaceae bakterilerinde de artma olmuştur. Diğer diyet modeli olan ketojenik diyette ise fare temelli bir çalışmada bazı bakteri sayıları oransal olarak düzeltilmiş olsa da total olarak bakteri sayısının azalmasına neden olduğu vurgulanmıştır. Glutensiz diyet ile probiyotik takviyesi birlikte kullanıldığında daha iyi sonuçlar elde edilebileceği de söz konusu olabilmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak; otizm, vücuttaki farklı sistemleri farklı şekillerde etkileyebilmekte ve herhangi bir tedaviye tabi tutulamamaktadır. Yapılan beslenme protokolleri semptomları azaltabileceğini sunmakta ancak şu ana kadar yapılan araştırmalar yeterli değildir. Her çocuğun beslenme ihtiyacı doktor ve diyetisyen tarafından tanımlanmakta ve süreç onların gözetiminde ilerlemelidir. Net bir beslenme protokolü elde edilememiştir. Bütüncül bir şekilde ele alınması gereken bir konu olan çocuklardaki otizm; psikolog, ergoterapist, doktor ve diyetisyen vb. sağlık profesyonelleri yardımıyla ve ailelerin bilinçlendirilmesiyle yönetilebilir.
Dyt. Elif Çolak